Blogger Template by Blogcrowds

Görünmez Duvarlar...

Richard Bach’ın ‘Martı’ kitabını bilirsiniz…Birçoğunuz gibi kısacık öykünün kahramanı Jonathan Livingston’dan etkilenenlerden biriyim; hatta biraz fazla etkilenmiş olmalıyım ki, ‘Yeşil mavi ya da turuncu’ adındaki romanımın son sayfalarında benim kahramanım ile martı Jonathan Livingston’u karşılaştırmış, onları birbirleriyle konuşturarak romanımı tamamlamıştım…

Şimdi de Richard Bach’ın ‘Hipnozcu’ adındaki romanının kahramanı Jamie Forbes’in yaşadığı bir gösteriyi anlatmak istiyorum: Bir hipnozcunun sahne şovuna gönüllü olarak katılan Jamie Forbes hipnozun etkisiyle kendisini taş duvarları olan bir hücrenin içinde bulur. Dışarıya çıkabilmek için tekmeler atmaya, yumruklar savurmaya, omzunun gücüyle taş duvarlara yüklenmeye çalışır. Ne yaparsa yapsın başaramayacaktır! Hipnozcunun duvarın içinden geçme önerisini ise ciddiye bile almayacaktır. Gösterinin sonuna doğru hipnozcunun yönlendirmesiyle taş duvarın içinden geçecek, hipnozcu tarafından uyandırıldığında sahnenin üstünde olduğunu, sahnenin üstünde öyle bir duvar olmadığını, olmayan bir duvarın içinden geçmediğini, hücreden çıkabilmek için yaptığı hareketlerin seyircileri fazlasıyla güldürdüğünü anlayacaktır…
Olmayan bir hücrenin duvarlarına tekmeler savuran birini izlemek çoğumuzu güldürebilir…
Ya duvarları olmayan bir hücreden dışarıya adımını bile atamamak nasıl bir duygudur?
Şimdi görünmez duvarları olan bir hücre yaratmaya çalışalım: Ben hücrenin duvarlarını geleneklerimizden ve göreneklerimizden oluşturmayı öneriyorum. Bir başkası öğretilerden yola çıkarak birbirinde farklı motifler yaratabilir. Başka biri de inançlarıyla hücresinin duvarlarını örebilir…
Şimdi de görünmez duvarlarınızın içine bir süre zaman geçirmeye çalışın; hücrenin içindeki şartlar elverdiğince istediğinizi yapmakta özgürsünüz; içeride volta atın, düşünün, düş kurun, ibadet edin; her ne yapmak istiyorsanız yapın…
Ne yapacağına karar veremeyenlere görünmez duvarların üstüne kazınmış yazıları okumasını öneriyorum; törelerimiz başka türlüsüne izin vermez, öteki dünyada cayır cayır yanacaksınız, ya bizdensin ya da karşı taraftan, bu kadar başlık parası yetmez, önünden kara kedinin geçmesi uğursuzluktur, öğretilerimiz diğerlerinin doktrinlerini yadsımaktadır, bizim ırkımızdan daha üstün bir ırk yoktur, sonunda Galile de dünyanın dönmediğini kabul etmiştir, öküzün boynuzları üstüne kurulmuş bir dünya nasıl dönebilir ki, vs…
Bu duvarlar çok geçmeden Jamie Forbes’in kapatıldığı taş duvarlara benzeyecektir; sizi izleyenler etrafınızı çevreleyen taş duvarları göremeyecek, siz ise çevrenizi sardığını varsaydığınız duvarların ardında yaşananları hiçbir biçimde duyumsayamayacaksınız…
Bir de görünmez duvarların dışına çıkmaya çalışın!
Sizce kolay olacak mı?
Zor mu?
Çok mu zor?
Neredeyse olanaksız olduğunu düşünenlerin çoğunlukta olduğunun fark ederek sorgulamayı sürdürelim…
Bu hücrenin içinde oluşunuz bir yazgı mıdır?
Bir rastlantı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yoksa bir yanılsamadan mı söz ediyoruz?
Siz, kendinizin ya da sizden öncekilerin önermeleriyle oluşturduğu taş duvarların içine sıkışıp kalmış, o hücrenin içinden çıkmayı bir türlü beceremiyor, bir çıkış yolu bulabilmek için debeleniyorsanız, hatta umutlarınızı yitirmiş ya da yitirmek üzereyseniz, hiçbir şey yapmadan görünmez duvarların içinde üfleyip püflemek yerinde Richard Bach’ın ‘Hipnozcu’ adındaki romanını okumanızı öneriyorum; yazarın önerdiği çıkış yolu sizin çıkış yolunuz olmasa bile kendi çıkış yolunuzu bulmanıza katkısı olacaktır…
En azından görünmez duvarlarınızı yeniden sorgularsınız…

NOT: Bu yazı Famale Dergisi'nin (http://www.female.gen.tr) 2013 Nisan sayısındaki 'Simurg' köşesinde yayınlanmıştır. 

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa