Blogger Template by Blogcrowds

Tütün işçileri...

Bu bir cumartesi gecesiydi...

Yirmi beş yıl öncesindeki üniversite günlerinde başlayan dostluğumuzu bu günlere kadar yaralamadan taşımayı becerdiğimiz Mehmet Çevik’le birlikte, Ankara gecelerine kendimizi bırakmaya ve sabaha kadar gecenin tadını çıkarmaya niyetliydik…

O yıllarda Hamamönü mahallesindeki tarihi Ankara evlerinden birinde yaşamıştık. Eski mahallemizin restore edilerek yepyeni bir çehre kazandığını, görülmeye değer mekanları bünyesinde barındırdığını öğrenince, dört yılımızı geçirdiğimiz sokakların havasını yeniden duyumsayabilmek adına, Ankara’nın tanınmış mekanlarından birisi olacağını düşündüğüm Sokrat Cafe’de keyifli bir akşam yemeği yedik…

UYARI NOTU: Bir hafta sonu eski Ankara evlerinin yeni yüzünü görmek isteyenlere Sokrat Cafe’ye zamanlarının bir bölümünü ayırmaları, eğer tok değillerse otantik kayseri mantısı ya da sarma yemeleri, aç değillerse tatlılardan birinin tadına bakmaları, en azından bir çay içmeden geçmemeleri şiddetle tavsiye olunur…

Tadı damağımızda kalan akşam yemeğinin sonrasında takıldığımız Fikrim Bar’da nostaljiye devam ettik. Kendine özgü yorumlarıyla tanınan Grup Kibele, bazen acı dolu ezgileriyle hepimizi hüzünlendirmekte, bazen de insanın içini kıpır kıpır ederek oturduğu yerde oturmasına izin vermemekteydi. Bu grubun adı Anadolu’nun bolluk ve bereket tanrısından geliyor, ağırlıklı olarak Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Farsça halk şarkılarından repertuarını oluşturdukları halde arada çaldıkları sürpriz ezgilerle farklı müziklerden hoşlananlara da seslenebiliyorlar. Geceye biraz geç başlasak da hızlandırılmış alkol tüketimi ve Grup Kibele’nin ezgileri sayesinde bardaki müşterilerin coşkusuna ulaşmamız çok zaman almadı…


Bir başka barda geceyi noktalamak niyetiyle Sakarya Caddesi’nde dolanırken karşılaştığımız tütün işçilerinin direniş meydanı ister istemez bizi kendine doğru çekti. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen yüzlerce tütün işçisi yağmurdan korunabilmek için naylonlardan sundurmaların altında, battaniyelerine sarılmış, bazıları uyumakta, bazıları eylem alanında dolananlara bilgiler vermekte, farklı gruplar yaktıkları ateşlerin etrafında birbirleriyle kaynaşmakta, bazı sundurmaların altından iktidarı eleştiren slogan sesleri yükselmekteydi. O insanların arasına karışınca da yanlarından ayrılmak istemedik…

Eylem alanının kenarındaki kalabalık polis topluluğu ise her an için tetikteydi. Çok daha fazlası otobüslerde beklemekte, bir süre sonra görevi diğerlerinden alacakları için koltuklarında uyumaya çalışmaktaydı…

Eylem alanında dolananların çoğu direnişe destek vermek için oraya gelmiş, aralarına meraklılar, satıcılar, sivil polisler ya da eğlencelerini sona erdirerek evlerine dönenler karışmış, akıp giden kısacık zaman içinde hepimiz bir bütün haline dönüşüvermiştik…

Birçok insan gördüklerini kaydetmenin derdine düşmüş, ellerindeki kamera ve fotoğraf makineleriyle dolaşmaktaydı. Bu durumu günlerdir kanıksamış olan eylemciler yeri geldiğinde poz vermekte, bazıları durumu fırsat bilerek direnişlerinin gerekçelerini anlatmaya çabalamaktaydı. Bir gün sonra miting alanında yaşanılacak gerginliğin bedeli ağır olabilirdi; yüzlerine biber gazı sıkılabilir ya da buz tutmuş havuzların içine itilebilirlerdi; yine de gecenin ayazında yaptıkları şakalarla neşeli bir atmosfer oluşturmaya çalışıyorlardı. Ben de arabamdaki fotoğraf makinesini alarak diğerleri gibi Sakarya Caddesi’ndeki direnişi ölümsüzleştirebilmenin derdine düştüm.

Eylem alanındakiler bir televizyon ve tiyatro oyuncusu olan Mehmet Çevik’i çabucak fark etti. Dünya görüşünü bildiğim arkadaşımın eylemci ruhu da coşku içindeydi. İşçilerin yükselen sesinden etkilenmemek olanaksızdı! Ben ilginç kareler yakalamaya çalışırken, arkadaşım da ateşin etrafına toplanmış gruplarla saatlerce sohbet etti. Sabaha karşı eylemcilerin yanlarından ayrılırken, bir barda geceyi tamamlamak yerine, eylem alanında bir şeyleri değiştirebilmenin umuduyla haftalardır ailelerinden, evlerinden, memleketlerinden uzak kalan tütün işçilerine yalnız olmadıklarını duyumsatabilmenin iç huzurunu yaşamaktaydık…

Ve bir cumartesi gecemiz de böyle gelip geçti…

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa