Blogger Template by Blogcrowds

Zaman akıyor…
Gün geçiyor, günler geçiyor…
Arkası arkasına geçip giden günleri izlerken, bir bakıyorsun ki yıl geçmiş, yıllar geçmiş…
Geçip giden yılların bir gününde, kollarının arasında ufacık bir bebek buluyorsun; mutlu bir bebek; bebek sana gülümsüyor, sen ona gülümsüyorsun…
Hafta geçiyor, haftalar geçiyor…
Arkası arkasına geçip giden haftaları izlerken, bir bakıyorsun ki yıl geçmiş, yıllar geçmiş…
Mutlu bebek, önce emekliyor, sonra yürümeye başlıyor, her geçen yılda biraz daha büyüyor; bu arada mutlu bebek farkında olmasa bile annesiyle babası mutlu bebeğin daha mutlu olması için çırpınıp duruyor, bu arada yıpranıyorlar, birbirlerini yıpratıyorlar...
Ay geçiyor, aylar geçiyor…
Arkası arkasına geçip giden ayları izlerken, bir bakıyorsun ki yıl geçmiş, yıllar geçmiş…
Mutlu bebek duyamayanların arasında ilkokula başlıyor, konuşulan her şeyi duyamasa da yaşamda anlaması gerekenleri fazlasıyla anlıyor; işin özü mutlu olmakta; o zaten doğduğu günden beridir mutlu bir bebek; gerisi kimin umurunda…
Zaman hızla akıyor…
Mutlu bebek ortaokula herkesin her şeyi duyabildiği okulda başlıyor; ilk başlarda öğretmenleri ona yardımcı olamayız diye panik yapıyor, ilk panik çabuk geçiyor, mutlu bebek mutluluk içinde ortaokulu bitiriyor, öğretmenleri de onun gibi öğrenciyi okutmuş olmaktan mutluluk duyuyor…
Mutlu bebek kalecilik yapmayı kafaya koyuyor; niyeti İngiltere Premier Ligi’ndeki Chelsea’nin kalecisi Petr Cech’in yerini almak; zaman içinde hedefinin düşündüğünden çok daha büyük olduğunu kavrıyor; o hedefe ulaşamayacağını anlayınca kalecilik macerasını askıya alıyor; bu arada on sekiz yaşından küçüklerin bulunmadığı işitme engelliler ligindeki bir takımın ikinci kalecisi olacak kadar iyi ve ilk kaleci olması an meselesi…
Zaman hızla akmaya devam ediyor…
Mutlu bebek son bir yıldır liseye gidiyor; eğitim yılının son günlerine yaklaşılırken, o okulundaki herkesten ve okulundaki herkes de onun iyi bir insan olmasından memnun; örnek bir öğrenci, birbirini yıpratmayı sürdüren anne ve babasına yük getirmemeye özen gösteren bir ergen…
Mutlu bebeğin kalecilik hayalinin yerini Amerikan Futbolu alıyor; bu kez hedefi dünyanın en iyi takımında oynamak yerine başarılı bir oyuncu olabilmek; üniversite yıllarında oynayacağı takıma şimdiden yatırım yapıyor; hepsi ODTÜ öğrencisi ya da mezunlarından oluşan METU Falcons Amerikan Futbol takımının tek liselisi olarak sevilen bir oyuncusu olmayı başardı; bir lig maçında kısa bir süreliğine maça bile çıktı; önümüzdeki sezon takımın vazgeçilmez bir oyuncusu olabilmek için bütün gücüyle antrenmanlarını sürdürüyor…
Mutlu bebek son günlerle hangi üniversiteye gitmesinin kendisi için daha uygun olacağını anlamaya çalışıyor…
Mutlu bebek çevresindeki yaşamın çok zor geçtiği iki bin on yılının beş mayıs günü on altı yaşına giriyor; yüzünde ergenlik sivilceleriyle dolaşıyor olsa bile babasının gözünde hala mutlu bir bebek; mutlu bebek ise mutlu bir genç olabilmenin peşinde…
Tutkun’umu ‘mutlu bebek’ diyerek sevmeyi yüreğimin bir köşesinde gizlemeye karar verdim; belki uykuda saçlarını okşarken, belki belli etmeden yüzüne dokunurken, belki sıkı sıkıya sarılırken…
O bundan sonra benim için mutlu bir genç…

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa