Blogger Template by Blogcrowds

Şikayetim var...

Cumartesi sabahı Ankara’daki Gordion alışveriş merkezindeydik…

Tutkun’la birlikte kahvaltı etmek için yiyecek kartındaki işletmelerin arasında dolaşırken Mado’nun K.Maraş usulü köy kahvaltısının duvardaki fotoğrafına tav olarak masaların birine oturduk.

Menüyle yanımıza gelmek yerine sallana sallana kendini getiren garsona, “Şu fotoğraftaki kahvaltından bir tane istiyoruz, bir de portakal suyu lütfen,” diye siparişimizi verdik.


Bizim kahvaltımızı hazırlayan garsonları uzaktan izlerken, bir yakın dostumun ‘Biz Türkler başkalarına hizmet etmek için yaratılmamışız, genlerimizde böyle bir gen yok,’ deyişini anımsadım. Aşırı milliyetçi bir yaklaşımdı! Bu konuda karşılıklı konuşmaya başladığımızda Türklerin tarih boyunca kendilerine hizmet edilen bir toplum olduğunu, bu yüzden başkalarına hizmet etmeyi beceremediklerini söylemiş, ben de itiraz edince konuşmamız uzayıp gitmişti…

Kahvaltı sırasında yaşadıklarım yakın dostumun söylediklerini anımsamama neden oldu. Bir alışveriş merkezinin fastfood katında kahvaltıya 20 TL para istiyorsanız yalapşap hizmet vermek hakkına sahip değilsiniz; hele ki bir Türkiye markası olmaya çabalayan Mado’nun böyle bir davranışta bulunmaya hiç hakkı yok! Bu düşüncelerimi garsonlarla paylaşmaya niyetli değildim ama hesap 27 TL gelince bir şeyler söylemek zorunda kaldım.

“Neden yirmi yedi lira?”

“Köy kahvaltısı ve portakal suyu var.”

“Evet?”

Meğerse portakal suyunun 7 TL’miş!

Bir içeceğin fastfood katında yüksek fiyatla satılmasının doğru olmadığını söylemek için garsonu uyarmak istedim. Bu kez yanlışlarının olmadığını kanıtlamaya çalışan garson menüyü göstererek işlerin daha da karışmasına neden oldu. Bana sunulan kahvaltıyla menüde yazılı olan kahvaltının birbiriyle ilgisi yoktu; bize 12 TL’ye satılan klasik kahvaltı ile 20 TL’ye satılan K.Maraş usulü köy kahvaltısı arasında bir şeyler yedirmişler, karşılığında 20 TL istiyorlardı…

“Bana buranın yöneticisini gönderir misiniz?” diye istekte bulununca, başka bir garson karşıma dikildi.

“Yönetici benim efendim,” diyen garsonu kuşkulu gözlerle süzdüm. “Bir sorun mu vardı?”

“Sorunumuz yirmi liraya satılan kahvaltıdaki peynir ve ekmek çeşitlerinden bize vermemeniz,” diyerek menüdeki yazılı olan çeşitleri gösterdim.

“Kahvaltıda altı çeşit peynir oluyor ama merkezden yalnızca ikisini göndermişler…”

“Bu sizin sorununuz.”

“Haklısınız efendim.”

“Menüde zengin ekmek çeşitleri yazıyor, fotoğrafta simit bile var, siz bize yalnızca beyaz ekmek yedirdiniz, üstelik sonradan gelen ekmek de bayattı.”

“Haklısınız efendim.”

“Reçeller de fotoğraftaki gibi değil,” derken yönetici olduğunu söyleyen garson başıyla onaylamayı sürdürüyordu. “Fotoğrafta petek balın üstünde kaymak var, siz bana süzme bal verdiniz, kaymak ise zaten yok.”

“Haklısınız efendim.”

“Her söylediğimde haklıysam, benden yirmi lira yerine on iki liralık kahvaltının parasını almalısınız.”

“Haklısınız efendim,” diyen yönetici garson hesabı değiştirmek üzere kredi kartımla beraber kasaya gitti.

Ben bu kadar hatayı unutmaya çalışırken on dakika kadar kredi kartımın geriye gelmesini bekledim. Bir süre sonra sıkılarak kartımı geri istedim. Aradan beş dakika daha geçtikten sonra kredi kartımı getiren yeni bir garson hesabımda değişiklik yapamayacaklarını söyledi. Beni tanıyanlar ne kadar sakin bir insan olduğumu bilirler. Kibarca yöneticinin yeniden masama gelmesini istedim. Onun yerine bir başkası karşıma dikildi.

“Buranın yöneticisi benim efendim.”

“Ben az önceki yöneticiyi istiyorum.”

“Sorununuzu bana söyleyebilirsiniz.”

“Bir kere de size anlatmak istemiyorum,” derken hala sakinliğimi koruyabildiğime ben bile şaşırdım. “O yönetici gelsin ve benim yanımda sorunumun ne olduğunu size anlatsın.”

Garson yönetici masamıza yeniden gelmek zorunda kaldı.

“Ben yönetici değilim efendim,” dedi utangaç bir yüzle.

“Az önce yönetici olduğunuzu söylediniz?”

“Haklısınız efendim…”

Bu bir kamera şakası mı diye etrafımda kamera aramaya başladım…

Şaka falan değilmiş!

Son gelen yönetici durumu yarım yamalak kavradıktan sonra ellerinden hiçbir şey gelmeyeceğini belirtti. Bir şikayetim varsa web sayfası üzerinden Mado’ya iletebileceğimi de sözünün sonuna ekledi. Ben de onların web sayfası yerine kendi web sayfamı kullanarak Gordion alışveriş merkezindeki Mado’un şubesinde nasıl dolandırıldığımı sizlerle paylaşmayı tercih ettim.

Bu beceriksizliğin Mado’ya bedeli ne olur dersiniz?

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa