Blogger Template by Blogcrowds

Fikrim…

“Sadece sizin anlattıklarınıza inandım…”

Bir grup geniş şapkalı gerilla paçalarını sıvamış bir halde sığ sularda yürüyor; güneş tepede; sıcak düşmandan daha fazla zorluyor; kimi kalaşnikofunu kayışından sırtına asmış, kimi omuzlarına dayadığı silahına kollarını dolamış, birçoğu botlarını eline almış, en arkadaki gerilla ise İspanyol gitarını kutusuyla birlikte omuzlarının üstünde taşıyor; hep beraber bir hayal uğruna ilerliyorlar…
Bir bar sahnesinin fonunu oluşturan fotoğraftaki gerillaların en arkada yürüyeni gerçek bir insanın boyutunda; öne doğru nesneler ufalıyor; siyah beyaz fotoğrafın sol üst köşesinde ‘Sadece sizin anlattıklarınıza inandım…’ yazmakta…
Fikrim Bar’a her gidişimde sözümü ettiğim fotoğrafa gözüm takılıyor, eğer ayık gittiysem sarhoş olana kadar izliyor, sarhoşsam da gerillaların arasına karışıp, ne ve kim için sürdüğünü bilmediğim savaşın romantik tınılarına kendimi bırakıyorum…
Bu gece doğum günümü kutlamak üzere, en yakın dostlarımdan Mehmet Çevik ve dünya tatlısı bir arkadaşımla Fikrim Bar’a gidecektik. Birini otobüs terminalinde, diğerini hava limanında karşıladıktan sonra Hamamönü Mahallesinde öğrenciliğimizin geçtiği gecekondumuza uğradık. O ev yıkılmaya yüz tutmuştu! Üstünden çeyrek yüzyıl geçen anılarımız ise dipdiriydi! Birkaçını yeniden anımsadıktan sonra kendine özgü yorumlarıyla tanınan Grup Kibele’yi dinlemek üzere Sakarya Caddesi’nde yöneldik…
Bu bar yaşamımdaki boşlukların en büyüğüyle boğuşurken karşıma çıkmıştı. İlk kez eski 45’likleri dinlemeye götüren bir arkadaşımın katkısıyla boşluğun büyümesi durmuş, orada tanıştığım başka bir arkadaşımla da içi dolmaya başlamıştı. O yıllarda salı gecelerimiz oldukça renkli geçiyordu. Son yıllarda Fikrim Bar’ın adresi değişti. Salı gecelerindeki eski 45’liklerin yerini Cuma ve cumartesi gecelerinin Grup Kibele’si aldı…
Fikrim Bar’ın kapısına ulaştığımızda saatler 20.30 civarındaydı…
Bir an için kapıdaki görevlinin “Ne yazık ki yerimiz yok!” uyarısı soğuk duş etkisi yarattı.
“Ben Kibele’yi dinlemek için Adana’dan uçakla geldim! Bana Rezan’ı çağırın,” diyen Mehmet’in tepkisiyle yer sorunumuz kolayca aşıldı.
İlk olarak uzak bir köşeye, çok geçmeden de sahnedekileri keyifle izleyebileceğimiz bir masaya alındık. Müzik arasında sohbetimize katılan Grup Kibele’nin erkek vokalisti Razan Bilgin’in Kürt kökenli, bayan vokalisti Tuğçe Çolpan’ın da balkanlardan geldiğini öğrendik. Klarneti çalan Roman’dı. Türkiye’nin renkli mozaiği siyah beyaz fotoğrafın önündeki küçücük sahnede bile kendini gösteriyordu. ‘Bereket’ adında bir albümü bulunan grubun Türkçe, Kürtçe, Zazaca ve Farsça halk şarkılarından oluşturdukları repertuarlarından etkilenmemek olanaksız! Her yörenin müzikleri dinlediğimiz, kimi zaman etnik ağıtların büyüsüne kendimizi kaptırdığımız, kimi zaman arabeskin baba şarkılarıyla hüzünlendiğimiz, bazen Roman havalarında göbek attığımız ya da farklı yörelerin halaylarıyla masaların arasında dolandığımız saatler hızla tükeniverdi.
Saat 22.45 civarında doğum gününün üstünden tamı tamına kırk yedi yıl geçtiğini anımsadım; doğduğum kasabanın elektrikleri saat 22.00’de kesilirmiş, o gece ise 22.30’a kadar kesilmemiş, ilk bebeğinin doğum sancılarıyla zor saatler geçiren annem elinden geleni yaptığı halde elektrikler kesilmeden beni dünyaya getirmeyi başaramamış, mum aydınlığında dünyaya gelmiş ve onun söylediğine göre ışığımda dünyayı aydınlatmaya başlamışım…
Bir ara sahneye davet edilen Mehmet, doğum günüm ve dostluğumuz hakkındaki güzel sözler söylemeye başladı. ‘Sadece sizin anlattıklarınıza inandım…’ sözünden yola çıkarak güzel bir şiir okudu. Bu arada iç içe geçmiş masalarda yeni arkadaşlıklar filizleniyordu. Saat 03.00 civarında Fikrim Bar’dan ayrıldığımızda bir yaş daha büyümüştüm. Alkol kontrolüne takılmadan evime gitmeye çalışırken aklımda hala siyah beyaz fotoğrafın sol üst köşesindeki söz vardı:
“Sadece sizin anlattıklarınıza inandım…”



0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa