Blogger Template by Blogcrowds

Bir baba ve bir kız…

Kız iki yaşında, belki üç ama kesinlikle dört değil.
Teni beyaz.
Bukle bukle sarı saçları.
Uzaklarında olduğum için gözlerinin rengini görmüyorum ama büyük bir olasılıkla mavi, belki de çakır ya da kahverengi…
Kısa boylu iri yarı bir baba; hem de esmer; yuvarlak bir yüzü ve geniş bir boynu; gözünde siyah bir gözlük ve başında özelliksiz bir şapka…
Sabahın erken saatlerinde baba ve kızıyla birlikte elele yolun kenarında yürümekteler…
Kızın boyu oldukça kısa olduğundan kolunu fazlaca yukarı kaldırmış. Durumundan şikâyetçi değil gibi; belki de kendini bildi bileli kolunu yukarı doğru kaldırarak babasına ulaşmayı kanıksamış; hatta önceleri ufak tefek mızmızlık yaparken, her geçen gün boyu uzadığı için farkında bile olmadığı sorun gün geçtikçe yok oluyordur…
Küçük kızın adımları ufacık; yaşına göre normal gibi görünse de normalinden daha ufak ve yavaş...
Adımlarını kızına göre ayarlayan babanın elinde şeffaf bir poşet; poşetin içinde ekmek, sigara, peynir ya da zeytin olduğunu sandığım küçük bir paket…
Baba poşeti sağ elinde tutarken sol eliyle de küçük kızının yumuşacık parmaklarını tutuyor; yalnızca dokunuyor olsa da, küçücük parmaklar elinin içinde kaybolmuş…
Hareket halindeki arabamdan izlediğim baba ve kız yürümesini sürdürüyor…
Onların farkına vardığım zaman boyunca yürüdükleri mesafe dört ya da beş metre; yürüdükleri yolun uzunluğu ise kilometrelerce gibi sanki. Yakınlarda bakkal yok, varsa bile görünürlerde değil. Bu uzun bir süredir birlikte yürüdüklerinin göstergesi…
Sevimli kız ve babasının oluşturduğu görüntü bir adım ilerilerindeki kaldırıma yaklaştıklarında farklı bir boyut kazandı. Küçük kız çok yüksek olmayan kaldırıma adımını atacağına duraksadı.
Kaldırımdan yürümek istemediğini düşündüm.
Çocuk bu!
Her şeyden bir oyun çıkaracak!
Küçücük ellerini tutan babasını sakince yolun kenarına doğru çekiştirdi. Bir oyun değil; hep yaptığı gibi bir şey…
Bu sırada babasının elindeki baston dikkatimi çekti. Körlerin kullandığı beyaz ve ince metal çubuk! Bastonunu önündeki kaldırımın çıkıntısına dokunduran baba kızının yapmak istediğini anlayarak yolun kenarına yöneldi. Kaldırımın kenarına dokunan metalin sesini duyumsadım; kulaklarında değil, içimde bir yerde…
Ben yanlarından geçip gittim, onlar ise yolun kenarından yürümeye devam ettiler…

KOCAELİ DEMOKRAT GAZETESİ

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa