Blogger Template by Blogcrowds

Birini öldürmek...

Bazen…

Birini öldürmek istersiniz…

Kötü düşünceler beyninizinde fink atmaktadır: İran’da olduğunuzu, onun yüzünü Amerikan beziyle örterek boynuna kadar toprağa gömdüklerini, etrafını çevreleyen kalabalıkla birlikte taşlamaya başladığınızı; ya da Afganistan’da kimsenin bilmediği bir mağarada elleri arkadan bağlı olarak kameranın karşısında suçunu itiraf ettiğini, arkasında bekleyen maskeli insanların birkaçında Arapça yazılı pankartları, birkaçının elinde ışıltısı kameraya yansıyan palaları, o gözyaşları içinde kelime-i şahadet getirirken başını gövdesinden ayrıldığını; ya da karanlık bir hücrede çıplak bedenine işkence ederken, gözleri bağlı halde bir sonraki acının bedeninin neresinde yaşanacağını bilememenin çaresizliği içinde çığlık çığlığa bağırdığını...

Beyninde fink atan kötü düşüncelerle yaşamak yerine, kafasına bir tane sıkarak yaşadığın acıya son vermek istersin; onun yanına yaklaşır, acımasızca gözlerine bakarken belindeki tabancaya uzanır, anlının ortasına doğrultarak tetiğe basar, hem yaşadığı, hem de öldükten sonraki bakışlarına tanık olursun…


Beng!

Onu öldürmeyi becerebildin mi?

Onu öldürebilmen için bir beng sesi yeterli olabilecek mi?

O öldü ve sen ondan kurtulabildin mi?

Hiç sanmam…

Onun gözlerinde gördüğün son bakışlar, bir külçe gibi yere yığılışı, debelenişleri, hiç kıpırdamadan yatışı, ortalığa yayılan kandamlaları…

Sen onu öldürmüş olsan bile beyninin içindeki yaşamını sürdürmeye devam edecektir. Eğer gerçekten öldürmeye niyetlendiysen, hiç başka düşüncelere takılmadan tabancanı kendi kafana daya ve tetiğe bas; onun o anda öleceğinin garantisini veririm…

Beng!

Başka bir yol daha var; onu kendi haline bırak; bırak ki o kendi kendine senin beyninde yarattığın bütün güzellikleri öldürsün; yavaş yavaş; usul usul; daha fazla acı veriyormuş gibi görünse de denemeye değer…

Qantino Tarantino’nun Kill Bill filminin müziğindeki gibi…

Beng, beng…

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa