Blogger Template by Blogcrowds

Suçlu Yürekler…


Bu doğum günümde ilk kez başıma gelenlerden söz ederken...

- İlk kez pasta kesme rütielini gerçekleştirmedik...

- İlk kez kimseden doğum günü hediyesi almadım…

- Her yılın aynı gününe -30. Ekim- doğum günü geldiğinden, eşim benzer tekrarlardan bıkmış olmalı ki, ilk kez doğum günümü kutlamak için klasik ‘Mutlu Yıllar!’ sözünü söylemeyi unuttu…

- İlk kez tanıdığım yakın arkadaşlarıma doğum günümü hatırlatma çingeneliğinde bulundum; karşılığında gereksinim duyduğum mesajları aldım, ilgilenenlere bir kez daha teşekkür…

- İlk kez doğum günümde yeğenlerimden birinin domuz gribine yakalandığını öğrendim; bir sorun yok, grip geçtikten sonra domuz gribi olduğunu öğrenmişler, hastaneye bile yatmamış, karantina falan uygulanmamış, ayakta atlatmış yani…

- İlk kez doğum günü için http://www.akadirb.blogspot.com/ adındaki blog sayfama duygularımı anlatan bir yazı yazdım.

Buraya kadarı ıvır zıvır…

Bu doğum günümü en önemli olayı ilk kez bir tiyatroda seyirci olarak kutlamış olmamdı!!!

Ayrıntılarına gelelim…

Tiyatroya gitmeye kafaya koyunca, Devlet Tiyatroları'nı internet üstünden taradım, istediğim yerden bilet bulamayacağımı anlayınca, Devlet Tiyatrosu'ndaki okul arkadaşlarımdan birkaçını arayarak yardım istedim. Serpil Gül programın sorumluluğunu üstüne alınca, gönül rahatlığıyla eşimi alarak Şinasi Sahnesi’ne gittik…

Serpil Gül ve Adnan Erbaş'ın da oynadığı ‘Suçlu Yürekler’ adındaki oyuna Serpil’in sayesinde biletsiz girdik. Bütün tedbirler alınmış, gerekenler gerektiğinden fazlaca yapılarak VİP tiyatro seyircisi muamelesi gördük. Bu arada biletsiz seyirci olma durumu öğrencilik yıllarıma geri dönmemi sağladı, bilirsiniz, o zamanlar da öyleydi, amaç para vermeden tiyatro izlemekti…

Aslında bilet fiyatları da çok değilmiş; yanılmıyorsam tam 6 TL, öğrenci 4TL; biz arabamızı park edebilmek için ayakçıya 5TL para ödedik; insan devlet tiyatrosunda mı yoksa otopark mafyasında tanıdığı olsa mı daha iyi olur diye düşünmeden edemiyor…

Oyun iki perdeydi, ikinci perde birinci perdeden daha uzundu…

Oyunun kadın kahramanı başlarda doğum günü pastası olmadığından mum yakarak dilek diliyor...

Ben de kendi kendime tiyatro seyrederken 'Bir dilek dilesen tutar mı?' diye düşünüyorum, 'tutsa da tutmasa da çok sorun olmaz' düşüncesiyle bir dilekte bulunuyorum; ne dilediğimi burada paylaşmayı red ediyorum...


Oyunun bir yerlerinde doğum günü unutulan kahramanımıza yalnızca bir tek hediye geliyor; bir kutu çikolata; onu da kızkardeşi izin almadan yiyiyor; üstelik fındıklı mı diye uçlarından ısırarak kutunun içine bırakıyor; bir takım depresif durumlarda olan kahramanımız bu durumu fazlaca kafaya takıyor...

Ben de aklımda, onun kadar bile hediye almadığımı dolandırıyorum; uçları ısırılmış çikolataya razıyım...

Oyunun final sahnesinde kadın kahramanımızın kızkardeşleri süpriz yaparak doğum günü pastası yaptırıyorlar...

Ben ise 'Ya sabır!' çekiyorum; bana nispet olsun diye doğaçlamadan doğun günü bölümleri mi uydurmuşlar...


Şaka bir yana; arkadaşlarımı sahnede gördüğümde tarifi imkansız bir duygulara kapılıyorum; kendimi o olayın bir parçası gibi duyumsuyorum; biraz kıskançlık var, biraz onlarla gurur duymak var, hem kaç tane arkadaşınızı böyle bir işyerinde ziyaret edebilirsiniz ki…

Doğum günümü tiyatroda kutlamamın, bu yıl tiyatro ile biraz daha içli dışlı olacağımın sinyali gibi algılamak istiyorum; en azından hedefe giden yolda bir başlangıç olsun…

Oyuna gelince...

Tiyatro bölümündeki öğrencilik günlerimizdeki ‘eleştiri-inceleme’ dersinde öğrendiklerimizden yola çıkarak ayrıntısını bir araya geldiğimizde kafa-göz yararak konuşuruz…

Yine de tanıtım bilgileri aktarıyorum...

Suçlu Yürekler
Yazan: Beth Henley
Çeviren: Aclan Büyüktürkoğlu
Yöneten: Aclan Büyüktürkoğlu
Dekor Tasarım: Hakan Dündar
Giysi Tasarım: Esra Selah
Işık Tasarım: Zeynel Işık
Yönetmen Yardımcısı: Nesrin Üstkanat
Asistan: Çağman Pala

Sahne Amiri: Kazım Kerimoğlu
Kondüvit: Serhat Çetin
Suflöz: Sibel Boztaş
Işık Kumanda: Metin Çatma
Dekor Sorumlusu: Ömer Akyüz
Aksesuar Sorumlusu: Davut Akuş

Rol Dağılımı: (Sahneye çıkış sırası ile)
İpek Çeken, Serpil Gül, Adnan Erbaş, Elvin Beşikçioğlu, Berna Konur, Eren Oray

Konu: İnsanı yalnızlığa iten ve kaybolan Amerikan ideallerini; uzunca bir süredir birbirinden ayrı ayrı yaşayıp, hiçbir anlamda birbirine benzemeyen, fakat en küçük kız kardeşin cinayete teşebbüsü nedeniyle bir araya gelen ve sürekli birbiriyle rekabet eden üç kız kardeşin beklenmedik buluşmalarını ve onların fırtınalı geçmişlerini resmederek vurgulayan Plutzer, Golden Globes, New York, Film Critics Circle Awards gibi pek çok ödül kazanmış, Diane Keaton, Jessica Lange, Sissy Spacek' in oynadığı film versiyonuyla 3 dalda Oscar' a aday olmuş tatlı sert bir komedrama.
Aile birlik ve beraberliğinin giderek yok olmaya yüz tuttuğu günümüz dünyasında aradığımız güven ve sevginin sadece aile ortamında bulunabileceğini ifade etmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor.

2 yorum:

Mutlu yıllar. Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.

Perşembe, 05 Kasım, 2009  

Teşekkürler volkans,
Bu yazıda ilklerden söz ederken, bir başka ilk de gönderdiğin mesaj oldu...
:))

Çarşamba, 11 Kasım, 2009  

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa