Blogger Template by Blogcrowds

Mutluluk...

2010 yılı kapının eşiğine gelmiş, dayanmış...

Herkesin herkese 'mutluluklarla dolu bir yıl' dilediği günlerde, mutluluk üstüne birkaç satır yazarak tanıdıklarıma ve tanımadıklarıma mutluluklarla dolu bir yıl dilemek istiyorum...

Bir zamanlar hayatımın kadınına “Seni nasıl mutlu edebilirim?” sormuştum…

“Bir buçuk karatın üstünde tek taş pırlanta alarak!” diye kısa ve net bir yanıt vermişti.

“Kaç paraymış bu yüzük?” diye sorunca da, bir anda ortaya pırlanta katalogları çıkmıştı; pırlantaların kesim biçimi, üstündeki lekeler, ışıktaki yansımaları, yüzüğe uygulama teknikleri, sertifikaları, yurtiçi ve yurtdışındaki pazarlama teknikleri, en ucuza iyi bir pırlanta sahibi olmanın püf noktaları, vs…

O günlerde böyle bir maddi yükün altından kalkamayacağımı söylediğimdeyse mutsuz olmuştu. Onun mutluluğunu belirleyen bilmem kaç bin dolar değerindeki bir cam barçası mıydı? Öyle bir cam parçasını parmağında dolaştırıyor olsaydı mutlu bir insan olarak yaşamını sürdürebilecek miydi? Bu isteğin sonsuz bir mutluluk kaynağına dönüşebileceğinden emin olabilseydim, bilmem kaç bin doları bir cam parçasına vermekten bir an bile çekinmezdim…

Tek taş pırlanta üstüne konuşmalarımız Nil Karaibrahimgil’in ‘Tek taşımı kendim aldım’ şarkısıyla önemini yitirdiği günlerde iyi bir araba almaktan söz ediyorduk. O dönemdeki bir konuşmamız sırasında iyi ve büyük bir jipe binmek istediğini söylemesi bende hayal kırıklığı yaratmıştı. Ona almayı düşündüğümüz arabanın yeterince iyi olduğunu anlatmış, onu mutlu edemediğim için de mutsuz olmuştum…

Kalem benim elimde olduğundan mutluluk konusundaki örneklemeyi tek insan üstünden yaptım, benzer örnekler benim için de geçerli, bu yazıyı okuyan herkes için de…

Gösterişli örneklerle kendimizi kısıtlamayalım; örneğin ayakkabınızı boyatmak için bir boyacı sandığının önünde beklemektesiniz, işinin ustası olan boyacınız ayakkabınızı boyuyor, cilalıyor, en sonunda paçalarınızı düzelterek işinin bittiğini söylüyor, sen de ayakkabına bakıyor, istediğin gibi olmadığını görerek mutsuz bir yüz ifadesiyle oradan uzaklaşıyorsun…

Ha bilmem kaç bir dolar değerindeki pırlanta, ha üç kuruşluk ayakkabı boyası; sonunda aynı mutsuzluk…

Sizce mutlu olmak ya da olamamak yukarıda sözünü ettiğim cümlelerde anlatıldığı gibi midir?

‘Evet,’ diyenler bu yazıyı okumaya dikkatle devam etsinler.

‘Hayır!’ diyenleri bir adım öne davet ediyor ve ‘mutluluk’ kelimesinin yerine hangi kelimeyi yerleştirebileceklerini düşünmelerini istiyorum.

Tatmin olmak…

Doyuma ulaşmak…

Orgazm falan…

Bu yanıtları verenleri bir adım daha öne davet ediyor, şimdi de gözlerinden öpüyorum.

Devamına gelince…

Kişilere, durumlara, olaylara bağlı olarak yaşadıklarımız ‘tatmin olmak’ ya da ‘tatmin olmamak’ durumuyla ilgilidir. Ben hayatımın kadınına araba alınca tatmin olmuş, ayakkabımı istediğim gibi boyatamayınca da tatmin olamamıştım. Hayatımın kadını iyi bir arabası olduğu için tatmin olmuş, iyi bir jipe binemediği için de tatminsizlik duygusu yaşamıştı…

Bir zamanlar hayatımın kadınına ‘Benimle bir gecekonduda bile yaşamayı göze alabilir misin?’ diye sorduğumda, teklifimi yeterince tatmin edici bulmadığından gözlerimin içine şaşkınlıkla bakmıştı; bir gecekonduda yaşamak benim için de tatmin edici değildi…

Bu arada yaşamımdaki en mutlu günlerin üniversite yıllarında yaşadığım gecekonduda geçtiğini sizlerle paylaşmalıyım…

Son olarak üç beş kelimeyle mutluluğun ne olduğundan ya da ne olması gerektiğinden söz edelim. Bana ne kadar katılırsınız ya da katılmazsınız bilemem ama mutluluk bilerek ve isteyerek yapılan bir seçimdir. Yaşama nasıl baktığınızla ilgilidir. Bir duruştur. Bir yaşama biçimidir. Bulunduğunuz yerden dünyayı rahatlıkla görebilmeniz için önünüze iki pencere yerleştirilmiştir; mutluluk penceresi; mutsuzluk penceresi; hangisinden bakacağınıza kendiniz karar vereceksiniz.

Eğer mutlu olmayı seçtiyseniz, tek taş pırlanta olmadan da, iyi bir jipe binerek ya da binmeyerek de, bir ayakkabı boyacısı ayakkabınızı istediğiniz gibi boyamasa da, tatmin olarak ya da tatmin olmadan yaşayarak da mutlu olmayı becerebilirsiniz.

Eğer beni ciddiye almaya niyetlendiyseniz; bozulan ekolojik dengeleri, global ekonomik krizi, küresel ya da yöresel terörü, savaşları, düşmanlıkları, geçmişin sıkıntılarını, geleceğin kaygılarını yaşamınızın önüne geçirmeden yaşayacağınız 2010 yılı sizin için mutluluk hedefinizin gerçekleştiği bir yıl olsun...

Seçim sizin…

2 yorum:

tek taş mutlu eder adamı, belki parmagına takmak için degil de kafasına atıvermek için :)
ragıp

Cuma, 01 Ocak, 2010  

Bu yorumu Türkiye'den mi yazdın yoksa haftalardır dolaştığın Latin ülkelerinden mi?
Yoksa bu bir Peru atasözü mü?

Cuma, 01 Ocak, 2010  

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa